Mirasta Denkleştirme (İade) Davası Nedir?
Mirasta denkleştirme, diğer adıyla mirasta iade davası, miras bırakanın (muris) sağlığında bazı mirasçılarına yaptığı karşılıksız kazandırmaların (örneğin bağış, hibe veya bedelsiz mal devri) miras paylaşımı sırasında hesaba katılmasını sağlayan bir hukukî mekanizmadır. Bu uygulamanın amacı, mirasçılar arasında adaletli bir paylaşım sağlamak ve bir mirasçının diğerlerine göre haksız şekilde fazla mal edinmesini önlemektir. Türk Medeni Kanunu’nun 669. maddesi, yasal mirasçıların mirasbırakandan miras paylarına mahsuben (yani ileride miras payından düşülmek üzere) aldıkları karşılıksız kazandırmaları, mirasın açılmasından sonra terekeye geri vermekle yükümlü olduklarını belirtir. Basit bir ifadeyle, miras bırakanın ölmeden önce bazı mirasçılarına yaptığı büyük çaplı bağışlar, miras paylaşıldığında sanki önce terekeye (mirasın bütünü) geri eklenir ve sonra paylaştırılır. Böylece mirasçılar arasında eşitlik sağlanmaya çalışılır.
Örnek: Bir baba vefatından önce oğluna bedelsiz olarak bir daire hediye etmiş olsun. Baba öldüğünde geride bıraktığı tek mal varlığı 500.000 TL değerindeki aile eviyse, normalde iki çocuk arasında miras yarı yarıya bölünecektir. Ancak baba sağlığında oğluna zaten bir daire verdiği için, kız evlat denkleştirme davası açarak dairenin değerinin miras paylaşımında hesaba katılmasını talep edebilir. Mahkeme, dairenin değerini terekeye ekleyerek her iki kardeşin miras payını yeniden hesaplar. Sonuçta oğul, önceden aldığı dairenin değeri kendi payına mahsup edildiği için mirastan daha az pay alır veya hiç almaz; kız ise haksızlığa uğramadan hakkını almış olur. Bu şekilde mirasta denkleştirme, aile içinde “önce davranan alır” adaletsizliğini engeller.
Mirasta Denkleştirme Davasının Şartları Nelerdir?
Bir mirasta denkleştirme (iade) talebinin başarılı olabilmesi için bir dizi şartın gerçekleşmiş olması gerekir. Aşağıda mirasta denkleştirme davasının temel koşulları sade bir şekilde açıklanmıştır:
- Miras bırakanın sağlığında yapılmış bir kazandırma olmalıdır. Denkleştirme konusu mal veya para, miras bırakan tarafından ölümünden önce (sağlararası) bir işlemle verilmiş olmalıdır. Vefat sonrası vasiyetnameyle bırakılan malvarlıkları veya diğer ölüme bağlı tasarruflar denkleştirmeye tabi değildir. Yani bir vasiyetnamedeki mal bırakma işlemi denkleştirme kapsamında değil, gerekirse saklı paya tecavüz varsa tenkis (indirim) davası kapsamında incelenir.
- Kazandırma, yasal mirasçıya yapılmış olmalıdır. Sadece yasal mirasçılar (kanunen mirastan pay alma hakkı olan kişiler) arasında denkleştirme talep edilebilir. Miras bırakanın, yasal mirasçı olmayan kişilere (örneğin bir arkadaşına, vakfa veya damadına) yaptığı bağışlar denkleştirmeye tabi değildir. Başka bir deyişle, mirasçı olmayan birine sağlığında mal veren muris, o malın miras paylaşımında iade edilmesini şart koşamaz; bu durumda denkleştirme davası açılamaz. (Not: Mirasçı olmayan kişilere yapılan bağışlar, eğer mirasçıların saklı paylarını zedeliyorsa, bu ayrı bir tenkis davası konusudur.)
- Kazandırma karşılıksız (ivazsız) olmalıdır. Miras bırakanın verdiği mal veya para için mirasçı bir bedel ödememiş olmalıdır. Bedelsiz kazandırmalar – yani hibe, hediye, bağış gibi – denkleştirme kapsamına girer. Eğer mirasçı, miras bırakana o mal karşılığında bir ödeme yapmışsa (örneğin bir taşınmazı rayiç bedelinden satın almışsa), bu işlem bağış sayılmaz ve denkleştirme kapsamında değerlendirilmez.
- Kazandırma, miras payına mahsup edilmek üzere yapılmış olmalıdır. Kanun gereği, miras bırakan anne veya babanın altsoyuna (çocukları ve torunları gibi soyağacında aşağıya doğru gelen mirasçılarına) yaptığı karşılıksız kazandırmalar aksi açıkça belirtilmedikçe miras payına avans olarak yapılmış kabul edilir. Yani miras bırakan, sağlığında çocuğuna önemli değerde bir mal verdiğinde, kural olarak bunun ileride o çocuğun miras hissesinden düşüleceği varsayılır. Bu duruma hukuk dilinde yasal denkleştirme karinesi denir. Eğer miras bırakan, yaptığı bağışın ileride mirastan düşülmesini istemiyorsa, bunu açıkça ifade etmiş olmalıdır. Miras bırakanın böyle bir özgür irade beyanı yoksa, özellikle altsoya yapılan büyük hibeler otomatik olarak denkleştirmeye tabi olur. Buna karşılık altsoy dışındaki mirasçılara (örneğin murisin kardeşine, anne-babasına veya eşine) yapılan kazandırmalar için tersine bir karine vardır: Kural olarak bunlar miras payına mahsup edilmek için yapılmamış sayılır. Yani murisin anne/babasına, eşine veya uzak akrabalarına sağlığında yaptığı bağışların denkleştirmeye tabi olduğu varsayılmaz. Bu durumda diğer mirasçıların, söz konusu kazandırmanın miras payına mahsup edilmek üzere yapıldığını ispatlaması gerekir (aşağıda “İspat Yükümlülüğü” başlığına bakınız).
- Bağış amaçlı yapılan, olağan hediyeler denkleştirmeye girmez. Miras bırakanın sıradan armağan niteliğindeki kazandırmaları veya alışılmış ölçüde yaptığı yardımlar genellikle denkleştirme dışıdır. Örneğin, çocukların eğitim masrafları, evlilik sırasında yapılan çeyiz ve düğün giderleri gibi harcamalar genellikle denkleştirmeye tabi kabul edilmez (TMK m.674-675). Kanun, eğitimi için yapılan olağan harcamaların veya evlenirken yapılan geleneksel ölçüdeki masrafların, aksine bir istek olmadıkça denkleştirmeye dahil olmayacağını belirtir. Bu tür harcamalar olağan hediyeler kapsamında görülür. Ancak alışılmışın çok üzerinde bir harcama yapılmışsa veya muris açıkça “bunu mirastan sayın” demişse, aşan kısmın denkleştirmeye tabi olması mümkündür.
Yukarıdaki şartlar özetle şunu ifade etmektedir: Miras bırakan, ölmeden önce bir mirasçısına bedelsiz olarak önemli bir malvarlığı kazandırdıysa ve bunun ileride mirastan düşülmeyeceğine dair açık bir beyan yoksa, bu kazandırma mirasta denkleştirmeye tabidir. Denkleştirme, miras paylaşımı sırasında ilgili malın değeri hesaplamalara katılarak diğer mirasçıların hakkının korunmasını sağlar.
Mirasta Denkleştirme Davasını Kimler Açabilir?
Mirasta denkleştirme davasını, miras bırakanın yasal mirasçıları açabilir. Yasal mirasçılar; murisin altsoyu (çocukları, torunları), üstsoyu (anne-baba ve büyükanne-büyükbaba) ve eşidir. Eğer miras bırakan bu kişilerden birine sağlığında kayda değer bir bağış yapmışsa, diğer yasal mirasçılar denkleştirme talep edebilir. Şu noktaları vurgulayalım:
- Mirasta denkleştirme talebi sadece mirasçılar arasında söz konusudur. Davalı konumunda da ancak kazandırmayı alan yasal mirasçı bulunabilir. Yani kardeşine veya çocuğuna yapılan bağış için denkleştirme istenir, ancak miras bırakanın üçüncü bir kişiye (örneğin bir arkadaşına) yaptığı bağışı mirasçılar geri isteyemez.
- Mirasçı olabilmek için miras bırakanın ölüm anında mirasçı sıfatını taşımak gerekir. Örneğin muris, bir kişiye sağlığında bağış yapmış ama daha sonra onu evlatlıktan reddetmişse ya da mirasçılıktan çıkarmışsa, o kişi mirasçı olmadığı için denkleştirme de talep edilemez.
- Mirastan feragat eden, mirasçılıktan çıkarılan veya mirası reddeden kişiler de artık mirasçı sıfatı taşımadıklarından, denkleştirme davası açamazlar. Davayı, mirasta hakkı olan diğer mirasçılar açabilir.
Mirasta Denkleştirme Davası Nasıl İşler? (Geri Verme ve Hesaplama)
Miras bırakanın yaptığı bağış veya kazandırma, denkleştirmeye tabi ise nasıl bir işlem yapılacaktır? Kanun, denkleştirme durumunda geri verme veya bedel ödeme konusunda bazı esaslar getirmiştir. Bu esaslar sayesinde, miras paylaşımında haksızlık giderilirken, kazandırmadan yararlanan mirasçının da durumu gözetilir:
- Denkleştirme terekeye iade şeklinde yapılır. Bağışlanan mal, sanki terekeye geri verilmiş gibi düşünülür ve miras paylaşımı bu ekleme ile yeniden hesaplanır. Burada iade terekeye yapılır, tek bir mirasçıya değil. Yani davacı mirasçının payı oranında bir ödeme yapılması söz konusu değildir; iade edilen değer tüm mirasçıların miras paylarının hesabında dikkate alınır. Örneğin baba ölmeden önce oğluna bir ev vermişse, denkleştirme halinde o evin değeri tüm mirasın üzerine eklenir ve miras payları yeniden belirlenir. Sonra oğul, ya evin kendisini miras taksimi kapsamında geri verir ya da değeri kadar diğer mirasçılara ödeme yapar.
- Geri verme yükümlüsünün seçim hakkı vardır. Türk Medeni Kanunu’na göre denkleştirme borçlusu olan mirasçı (yani sağlığında bağış almış olan mirasçı), geri vermenin şeklini seçebilir. İsterse aldığı malı aynen iade eder, isterse o malın değerini ödeyerek miras payına mahsup edilmesini sağlar. Örneğin kardeşine göre fazla mal almış bir evlat, bu malı aynen terekeye geri koyabilir veya mal kendisinde kalmaya devam ederken değerini para olarak hesaplatıp kendi miras hakkından düşülmesini talep edebilir. Bu sayede, pratikte mirasçılar arası denkleştirme ya malın aynen iadesi ya da bedel denkleştirmesi şeklinde gerçekleşir.
- Denkleştirme hesabında malın güncel değeri esas alınır. Kanun, denkleştirmenin denkleştirme anındaki değere göre yapılacağını belirtir. Bu, özellikle taşınmazlar gibi zamanla değeri değişebilecek varlıklar için önemlidir. Örneğin, baba sağlığında oğluna bir arsa bağışladıysa ve arsa babanın ölümünden sonra değerlendiyse, denkleştirme hesabında arsanın babanın öldüğü tarihteki ya da dava sırasındaki değeri dikkate alınır. Böylece terekeye eklenecek değer güncel ve adil bir şekilde belirlenir. Aynı zamanda, bu süreçte mirasçılar arasındaki yarar ve zararlar için sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanabilir. Örneğin bağışlanan mal gelir getiren bir şey ise, getirileri ve harcamaları da denkleştirme hesabında değerlendirilebilir.
- Miras payını aşan kısım geri verilmek zorunda olmayabilir. Şayet bağış yapılan mirasçıya verilen malın değeri, o mirasçının miras payını aşacak kadar fazlaysa, normalde bu aşan kısım da iade edilerek diğer mirasçılara paylaştırılır. Ancak miras bırakanın iradesinden, o mirasçıya miras payından fazlasını da bırakmak istediği anlaşılıyorsa, bu fazla kısım denkleştirme dışında tutulabilir. Yani muris aslında “Bu mal şu evladıma ekstra kalsın, diğerlerine bundan pay vermeyin” demek istemişse, bunu kanıtlamak kaydıyla o kısım iade edilmez. Bu durumda dahi, eğer diğer mirasçıların saklı payları zedeleniyorsa, fazla kısım için tenkis davası açma hakları saklıdır. Örneğin babanın bir çocuğuna bıraktığı mal onun yasal miras payını ikiye katlıyorsa ve baba bu çocuğun daha fazla pay almasını özellikle istemişse, diğer çocuklar denkleştirme ile bu fazla kısmı geri alamaz; fakat saklı payları çiğneniyorsa tenkis isteyebilirler.
- Denkleştirmeye tabi olmayan özel durumlar vardır. Kanun, bazı kazandırmaların denkleştirme dışında tutulacağını özellikle düzenler. Örneğin, olağan hediyeler (örf ve adete göre makul ölçüdeki hediye ve harcamalar) ile çocukların eğitim/öğrenim giderleri (alışılagelen düzeyi aşmayan kısımlarıyla) kural olarak denkleştirmeye tabi değildir. Bu hususlar TMK m.674 ve 675’te açıkça belirtilmiştir. Yani bir baba çocuğunun üniversite masraflarını karşılamışsa veya evlenirken çeyiz parası vermişse, bunlar denkleştirme kapsamına girmez; ancak bu harcamalar olağan sınırları aşıyorsa, aşan kısım için denkleştirme gündeme gelebilir.
Örnek: Muris, sağlığında kızı A’ya bir ev, oğlu B’ye ise 100.000 TL nakit para hediye etmiş olsun. Muris vefat ettiğinde geriye miras olarak bankada 200.000 TL kalsın. Normalde iki evlat mirası eşit paylaşacağından her birine 100.000 TL düşecektir. Ancak muris hayattayken A’ya bir ev (diyelim 300.000 TL değerinde) vermiş, B’ye de 100.000 TL nakit vermiştir. Denkleştirme yapılmazsa A toplamda 300.000 + 100.000 = 400.000 TL değerinde mal almış, B ise sadece 100.000 TL almış olur ki bu adil değildir. Denkleştirme ile önce murisin hayattayken verdiği tüm değerler terekeye eklenir: 300.000 (ev) + 100.000 (nakit) + 200.000 (bankadaki para) = 600.000 TL olarak farazi bir tereke değeri hesaplanır. İki mirasçıya eşit pay düşeceği için herkesin miras hakkı 300.000 TL olarak belirlenir. A, sağlığında zaten 300.000 TL değerinde ev aldığı için mirastan başka bir hak talep edemez (ev kendi payına mahsuben sayıldı). B ise terekeye kalan 200.000 TL’nin tamamını alır (çünkü B’nin önceden aldığı 100.000 TL + sonradan aldığı 200.000 TL = 300.000 TL ile payı denkleşmiş olur). Böylece denkleştirme sonucunda A = 300 bin TL, B = 300 bin TL miras alarak denge sağlanır. Eğer A’ya verilen evin değeri A’nın payı olan 300 bini aşsaydı, bu fazla kısım normalde B’ye iade edilmeliydi; ancak muris A’nın fazlasını saklı tutmak istemişse ve bu ispatlanırsa, A fazladan da mal tutabilir (yine de B’nin saklı payı ihlal edilmişse B’nin tenkis davası hakkı olacaktır).
Mirasta Denkleştirme Davasında Zamanaşımı Var mı?
Mirasta denkleştirme taleplerinde zamanaşımı süresi oldukça esnek düzenlenmiştir. Genel kural olarak, miras bırakanın ölümü gerçekleşip miras açıldıktan sonra, miras paylaşımı tamamlanıncaya kadar denkleştirme davası açmak için bir zaman sınırı yoktur. Yani tereke henüz taksim edilmemiş (paylaşılmamış) ise mirasçılar diledikleri zaman denkleştirme isteminde bulunabilirler. Bu durum, Yargıtay’ın da yerleşik içtihadıdır: “Mirasta denkleştirme istemi, mirasın paylaşılması tamamlanana kadar gerçekleştirilebilir. Mirasta denkleştirme hakkı, mirasın paylaşılmadığı süre boyunca zamanaşımına uğramaz.”.
Ancak miras bırakanın terekesi mirasçılar arasında paylaştırıldıktan sonra (örneğin mirasçılar anlaşarak mal paylaşımı yaptılarsa veya mahkeme kararıyla taksim gerçekleştiyse), artık denkleştirme için 10 yıllık genel zamanaşımı süresi devreye girer. Bu 10 yıllık süre, mirasın paylaşıldığı (taksim tarihinin kesinleştiği) günden itibaren işlemeye başlar. Eğer miras paylaşımı yapılmış ve üzerinden 10 yıldan fazla zaman geçmişse, denkleştirme davası hakkı zamanaşımına uğrayabilir.
Örnek: Miras bırakan 2010 yılında vefat etti ve mirasçıları o tarihte terekeyi aralarında bölüştüler diyelim. Paylaşım sırasında denkleştirmeye tabi olabilecek bir mal göz ardı edilmişse, mirasçılar en geç 2020 yılına kadar denkleştirme davası açmalıdır. 2020’den sonra, artık zamanaşımı itirazıyla karşılaşabilirler.
Burada dikkat edilmesi gereken, zamanaşımı süresinin miras paylaşıldıktan sonra başlamasıdır. Miras henüz paylaşılmamışsa (örneğin mirasçılar arasında hukuken sonuçlanmış bir taksim yoksa), aradan kaç yıl geçerse geçsin denkleştirme talebi zamanaşımına uğramaz. Miras paylaşımı tamamlanmışsa, genel zamanaşımı (10 yıl) süresi geçerli olur.
Mirasta Denkleştirme ile Tenkis Davası Arasındaki Fark Nedir?
Halk arasında bazen denkleştirme ile tenkis davaları karıştırılabilmektedir, zira her ikisi de miras dağılımında hakkaniyeti sağlamaya yöneliktir. Ancak bu iki kavram amaç ve koşullar bakımından farklıdır:
- Denkleştirme davası, miras bırakanın sağlığında yasal mirasçılara yaptığı karşılıksız kazandırmalar ile ilgilidir. Yani muris ölmeden önce bir mirasçısına mal vermişse ve bu miras payından düşülmesi gereken bir durumsa denkleştirme gündeme gelir. Tenkis davası ise miras bırakanın, ölüme bağlı tasarruflar da dahil, tüm tasarruflarının saklı paylı mirasçıların hakkını aşıp aşmadığıyla ilgilenir. Muris, vasiyetnameyle veya sağlığında yaptığı bağışlarla, yasal olarak tasarruf edebileceği sınırı aşmışsa, saklı payları zedelenen mirasçılar tenkis (indirim) davası açabilirler.
- Denkleştirme talebini tüm yasal mirasçılar ileri sürebilir (saklı pay sahibi olup olmamaları önemli değildir). Örneğin, murisin çocukları, eşi veya anne-babası - mirasta hak sahibi olan herkes - denkleştirme talebinde bulunabilir, yeter ki birine sağlığında yapılmış bir bağış söz konusu olsun. Tenkis talebini ise sadece saklı payı zedelenen mirasçılar (çocuklar, anne-baba veya eş gibi saklı pay sahibi mirasçılar) ileri sürebilir (TMK m.560). Örneğin murisin kardeşi yasal mirasçı olsa bile saklı pay hakkı yoktur; bu nedenle vasiyetle mal bırakıldı diye kardeş tenkis davası açamaz ama denkleştirme durumu varsa (örneğin diğer kardeşe sağlığında büyük bağış yapıldıysa) denkleştirme davası açabilir.
- Denkleştirme sadece murisin sağlığındaki işlemlere uygulanır. Ölüme bağlı tasarruflar (vasiyetname, miras sözleşmesi vs.) denkleştirme konusu yapılmaz. Örneğin, murisin vasiyetnamesiyle bir mirasçısına veya bir üçüncü kişiye mal bırakılması denkleştirme davasına konu olamaz. Bu tür tasarruflar ancak tenkis davasında değerlendirilir (eğer saklı pay sorunu yaratıyorsa). Tenkis davası, hem sağlararası bağışları hem vasiyet gibi ölüme bağlı tasarrufları kapsayabilir; tek şart, saklı pay kurallarının ihlal edilmiş olmasıdır.
- Kanunî sınırlar ve irade farklıdır. Tenkis hükümleri emredicidir; miras bırakan saklı paya ilişkin kuralları değiştiremez veya bu kurallardan feragat edilmesini sağlayamaz. Denkleştirme kuralları ise miras bırakanın iradesine bağlı olarak değişebilir – örneğin muris, altsoyuna yaptığı bağışı denkleştirmeden muaf tutabilir, böyle bir irade beyanı mümkün ve geçerlidir. Oysa saklı paydan feragat veya vazgeçme ancak kanunda öngörülen şekillerde olabilir, keyfi bir şekilde “şu bağış saklı paydan sayılmasın” denemez.
- Süre açısından fark: Yukarıda belirtildiği gibi, denkleştirme istemi miras paylaşılana kadar zamanaşımına uğramaz; paylaşım sonrası 10 yıllık süresi vardır. Tenkis davasında ise Türk Medeni Kanunu’nda hak düşürücü süre öngörülmüştür: Mirasta saklı payı zedelenen mirasçı, vasiyetnamenin açılmasından itibaren 1 yıl ve her hâlde murisin ölümünden itibaren 10 yıl içinde tenkis davası açmak zorundadır (TMK m.571). Bu süreler geçerse, tenkis hakkı düşer. Görüldüğü gibi denkleştirme davası süre yönünden daha esnekken, tenkis davası kesin sürelere tabidir.
Özetle, denkleştirme davası mirasçılar arasında eşitliği sağlamak amacıyla yapılan bir iç hesaplaşma iken, tenkis davası miras bırakanın saklı pay kurallarını ihlal eden işlemlerine karşı bir düzeltme mekanizmasıdır. İki dava bazen birbirini tamamlayıcı şekilde de açılabilir (örneğin hem denkleştirme hem tenkis talepli olarak), ancak biri diğerinin yerine geçmez. Nitekim Yargıtay bir kararında, mirasta denkleştirme talebiyle açılan davanın, açık bir ıslah veya talep değişikliği olmadıkça kendiliğinden tenkis davasına dönüşmeyeceğini vurgulamıştır. Bu yüzden mirasçılar haklarını ararken doğru dava türünü seçmeye dikkat etmelidir.
Mirasta Denkleştirme Davasında İspat Yükümlülüğü (Kim, Neyi Kanıtlamalı?)
Denkleştirme davalarında önemli konulardan biri de miras bırakanın bağışı yaparken ki iradesinin nasıl olduğu ve bunun kimin tarafından ispatlanacağı meselesidir. Kanun ve yerleşik içtihatlar, bu konuda altsoy ve diğer mirasçılar arasında bir ayrım yapmaktadır:
- Altsoya (çocuklara/torunlara) yapılan bağışlar denkleştirmeye tabidir karinesi: Türk Medeni Kanunu m.669/2 hükmü uyarınca, miras bırakanın altsoyuna yaptığı karşılıksız kazandırmalar, aksi açıkça belirtilmedikçe miras payına mahsuben yapılmış sayılır. Yani bir anne veya baba, çocuğuna değerli bir mal bağışladıysa, anne-baba bu bağışın mirastan sayılmayacağını açıkça ifade etmediği sürece hukuk, bunun miras avansı olarak verildiğini varsayar. Dolayısıyla, altsoya yapılan bu tür bir bağışın denkleştirme dışında tutulmasını iddia eden kişi (bağışı alan altsoy), iddiasını ispat etmelidir. Bu ispat yükü, lehine bağış yapılan çocukta veya torunda olup, “miras bırakan bu malı bana mirastan sayılmamak üzere tamamen hediye etti” diyebilmek için somut deliller sunulmasını gerektirir.
- Altsoy dışındaki mirasçılara yapılan bağışlar için tersi geçerlidir: Miras bırakanın örneğin eşine, anne-babasına veya kardeşine sağlığında yaptığı bir bağış normalde miras payına mahsup sayılmaz (yukarıda belirtildiği gibi). Bu durumda denkleştirme talebinde bulunan diğer mirasçı, söz konusu kazandırmanın miras payından düşülmek üzere yapıldığını kanıtlamakla yükümlüdür. Yani muris, altsoy dışındaki birine mal vermişse, bunun denkleştirmeye tabi olduğunu iddia eden kişi bunu ispat etmelidir.
- Miras bırakanın iradesinin ispatı serbest delil sistemine tabidir: Miras bırakanın, yaptığı bağışın miras payına mahsup olup olmayacağı konusundaki arzusu herhangi bir şekil şartına bağlı olmaksızın her türlü delille ispatlanabilir. Örneğin, muris sağlığında “bu evi kızıma hediye ediyorum, mirastan saymayın” şeklinde bir yazılı not bırakmış olabilir; veya tanıklar, murisin böyle bir niyetini dile getirdiğini mahkemede ifade edebilir. Yargıtay kararları, “iadenin kastedilmediğinin kabulü için belli bir şekilde beyana lüzum yoktur, bu husus her türlü delille kanıtlanabilir” diyerek şekil serbestisini vurgulamıştır. Yani murisin bağışının niteliği (mirastan sayılmak üzere mi, tamamen hibe olarak mı yapıldığı) belge, tanık ifadesi, yazışmalar, banka kayıtları gibi her türlü delille ortaya konabilir.
- İspat edilemeyen durumlarda kanundaki karine geçerli olur: Eğer bağışı alan altsoy, murisin kendisini iadeden muaf tuttuğunu ispat edemezse, bağış denkleştirmeye tabi olur. Bunun birçok yargı kararında örneği vardır. Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi bir kararında, miras bırakanın ortağı olduğu dört ayrı şirketteki hisselerini sağlığında oğluna bedelsiz devrettiği olayında, oğul bu devirlerin miras payına mahsup olmadığını ve babasının kendisini iade yükümlülüğünden muaf tuttuğunu kanıtlayamadığından, hisselerin mirasta denkleştirmeye tabi tutulmasına karar vermiştir. Bu durumda oğul, şirket hisselerini terekeye iade etmek veya değerini diğer mirasçılara ödemek durumunda kalacaktır.
- Murisin bağışı tamamen hibe amacıyla yaptığının ispatı halinde dava reddedilir: Eğer bağışı alan mirasçı, murisin kazandırmayı miras avansı olarak değil de tamamen karşılıksız bir hediye olarak verdiğini güçlü delillerle ispat ederse, denkleştirme yükümlülüğü doğmaz. Örneğin bir Yargıtay kararında, 1976 yılında babanın bir taşınmazı kızına “bila bedel ve kayıtsız şartsız” hibettiği tanık beyanlarıyla anlaşıldığından, babanın terekeye iade kastı olmadığı kabul edilmiş ve denkleştirme davasının reddine karar verilmiştir. Yani murisin gerçekten de eşitliği bozmak gibi bir niyeti olmadan, gönül rızasıyla, mirastan saymamak üzere bağış yaptığının ispatı mümkün olursa, kanundaki karine bertaraf edilir ve denkleştirme uygulanmaz.
Mirasta Denkleştirme Davasına İlişkin Bazı Örnekler
Konu teorik olarak karmaşık görünebilir; bu nedenle birkaç örnek üzerinden mirasta denkleştirmenin nasıl işlediğini göstermek faydalı olacaktır:
- Örnek 1: Para Bağışı ve Denkleştirme – Bir anne, vefatından birkaç yıl önce kızı A’ya 30.000 Euro para göndermiş olsun. Anne öldükten sonra oğlu B, ablaya verilen bu paranın mirastan mahsup edilmesi için denkleştirme davası açar. A, annesinin bu parayı kendisine hibe amaçlı (yani mirasından sayılmamak üzere) verdiğini savunur. Mahkeme, dosyadaki delillere bakar: Tanık ifadelerine göre anne, “kızıma ileride ev alsın diye para gönderdim” demiş olsun. Bu durumda mahkeme, paranın miras payına mahsuben verildiğine kanaat getirebilir. Diyelim ki A, aldığı 30.000 Euro’nun bir kısmıyla annesinin bazı ihtiyaçlarını karşılamış veya onun adına hayır işleri yapmıştır, bu da kanıtlanmış olsun. Mahkeme, önce A’nın gerçekten 30.000 Euro aldığını tespit eder, sonra bu paranın bir kısmının anne için harcandığını dikkate alır ve kalan miktarın denkleştirilmesine hükmeder. Örneğimizde, anneye ait toplam miras değeri hesaplanırken A’ya verilen paranın (örneğin harcamalar düşüldükten sonra kalan 20.000 Euro’sunun) o değere eklenmesine karar verilir. Sonuçta A’nın miras payı hesaplanırken bu 20.000 Euro düşülür; B ise anneden kalan mirastan hakkını alırken bu eklenen değerden faydalanır. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 2022 tarihli bir kararında da benzer biçimde, miras bırakan tarafından oğluna gönderilen 30.000 Euro’nun kayıtsız şartsız bağış olduğunu ispat edemeyen davalının, bu paranın denkleştirmesine hükmedilmesi gerektiği belirtilmiştir.
- Örnek 2: Taşınmaz (Ev) Bağışı ve Denkleştirme – Bir baba, hayattayken oğlu X’e bir arsa hediye edip resmi devir yapmış, kızı Y’ye de bir miktar para vermiş olsun. Baba vefat ettiğinde geride bir tek aile evi kalmıştır. Y, abisi X’in aldığı arsanın değerinin mirasta göz önüne alınmasını talep eder. Mahkeme, babanın X’e arsayı verirken miras payına karşılık olarak verdiğini kabul ederse, X arsayı terekeye iade etmekle yükümlü olur. TMK 671’e göre X, isterse arsanın kendisini geri verir, isterse arsanın değerini hesabettirip kendi payından mahsup ettirir. X, arsayı elinde tutup değerini ödemek isterse, arsanın babanın ölüm tarihindeki veya dava sırasındaki piyasa değeri uzman bilirkişi aracılığıyla belirlenir. Örneğin arsa o zaman 500.000 TL ediyorsa, X’in miras payı hesaplanırken bu 500 bin TL kendisine zaten verilmiş kabul edilir ve Y mirastan öncelikle bu miktar kadar daha fazla pay alır. Eğer X, babanın arsayı tamamen hibe ettiğini, mirastan sayılmamasını istediğini iddia ederse, bunu kanıtlaması gerekir. Aksi halde, arsanın değeri üzerinden denkleştirme yapılacaktır. Gerçek bir olayda Yargıtay, babanın kızına bir ev alıp üzerine inşaat yaptırdığı durumda, babanın bu yardımı miras payına mahsuben yaptığına hükmederek, evin ve inşaat masraflarının değerinin denkleştirme tarihinde hesaplanıp terekeye eklenmesi gerektiğine karar vermiştir. Bu sayede diğer mirasçılar da sanki o mal terekeye dahilmiş gibi paylarını alabilmiştir.
- Örnek 3: Şirket Hisseleri Bağışı – Bir miras bırakanın, hayattayken oğluna ciddi değeri olan şirket hisselerini bedelsiz olarak devrettiğini düşünelim. Mirasbırakan öldükten sonra diğer çocukları, bu hisselerin değerinin mirasta denkleştirilmesini ister. Oğul ise babasının kendisine bu hisseleri mirastan sayılmamak üzere tamamen bağışladığını savunabilir. Eğer oğul, babasının bu yönde bir isteği olduğunu kanıtlayamazsa, mahkeme hisselerin değerinin terekeye eklenerek miras paylaşımının yeniden hesaplanmasına karar verir. Nitekim Yargıtay’ın bir kararında da, baba tarafından oğluna devredilen dört ayrı anonim şirketteki hisselerin, oğul tarafından denkleştirmeden muaf bir bağış olarak verildiği ispat edilemediği için mirasta denkleştirmeye tabi tutulması gerektiği vurgulanmıştır. Bu durumda oğul ya hisseleri aynen iade edecek ya da hisselerin miras güncel değerini hesaplatıp kendi miras payından mahsup ettirecektir.
Sonuç: Hakkaniyetli Miras Paylaşımı İçin Denkleştirme Önemlidir
Mirasta denkleştirme (iade) davası, aile içinde miras paylaşımının adil bir şekilde gerçekleşmesini sağlayan önemli bir hukuki mekanizmadır. Özellikle bir mirasçı, miras bırakanın sağlığında diğerlerinden belirgin şekilde fazla mal veya para almışsa, denkleştirme yoluyla diğer mirasçıların hakkı korunabilir. Bu dava sayesinde, miras bırakanın iradesine de saygı gösterilerek (örneğin gerçekten bağışlamak istediği şeyler geri alınmadan) fakat aynı zamanda mirasçıların maruz kalabileceği haksızlıklar giderilerek dengeli bir sonuç elde edilir.
Genel kamuoyu açısından, aile içinde miras dağılımında önceden yapılan bağışların etkisi çoğu zaman göz ardı edilir. Ancak miras hukukunda bu durumun göz önünde bulundurulduğunu bilmek önemlidir. Eğer siz de böyle bir durumla karşı karşıyaysanız – örneğin bir kardeşiniz anne/babanızdan hayattayken büyük bir mal varlığı devraldıysa veya siz evlat olarak ebeveyninizden hayattayken ciddi bir maddi destek aldıysanız – mirasta denkleştirme kavramını anlamanız yararınıza olacaktır. Bu süreç, çoğunlukla hukukî danışmanlık gerektiren karmaşık hesaplamalar içerir. Dural Hukuk gibi uzmanlık sahibi ekipler, somut olaya göre denkleştirme talebinin uygun olup olmadığını değerlendirebilir, davanızı doğru şekilde yönlendirebilir.
Unutulmamalıdır ki, her aile ve her miras vakası özeldir. Miras bırakanın niyeti, yapılan bağışların niteliği ve diğer mirasçıların durumu birlikte değerlendirilerek sonuca varılır. Mirasta denkleştirme, bir hakkaniyet terazisi gibidir – doğru kullanıldığında aile içinde adalet duygusunu pekiştirir. Mirasçılar arasında uyuşmazlık çıkmaması için, miras bırakanların da sağlığında yaptıkları büyük kazandırmalarda niyetlerini net ifade etmeleri (gerekirse bunu yazılı hale getirmeleri) faydalı olacaktır. Böylece ileride çıkabilecek olası anlaşmazlıkların önüne geçilebilir.
Sonuç olarak, mirasta denkleştirme davası mirasçıların haklarını koruyan, miras bırakanın arzusuyla mirasçılar arası dengeyi bulmaya çalışan bir hukuki çözümdür. Miras paylaşımında kendinizi haksızlığa uğramış hissediyorsanız ya da diğer mirasçılar sizin aldığınız bir bağışın iadesini talep ediyorsa, hukuki süreç hakkında bilgi edinmek ve gerekirse uzman bir avukata başvurmak en doğru adım olacaktır. Böylece miras hukukunun bu karmaşık alanında hak kaybına uğramadan, yasal yollardan adil bir sonuca ulaşabilirsiniz.

